Tadı damağımda kalan Hatay’ı, 2012’de gezdik. Hatay’da ne yenir yazısını o dönem aldığım notlardan faydalanarak yazacağım. Umarım şehre hala hoşgörü ve güzel insanlar hakimdir.
Hatay öyle bir şehirdi ki; adım attığımız anda ismini söyleyerek kendisini tanıtan son derece beyefendi bir taksiciye denk geldik. Öğlen yoğunluğunda bir dönerciye adres sorduğumuzda garsonu bizimle göndererek “oğlum yeri gösterip geliver” diyenlere denk geldik. Gittiğimiz restaurantta taksi çağırmalarını rica ettiğimizde çok yakın biz bırakırız diyen insanlara denk geldik. Daha nice güzellik barındırıyordu. Hafızamda çok temiz yer etti. Tabii ki Hatay sadece insanları ile değil mutfağıyla da akılda yer ediyor, yazımda kısa bir tur ve ilk kez bu şehire gidecekler için Hatay’da ne yenir sorularına yanıt vermeye çalışacağım.
Hatay’da Gezilecek Yerler
Biz ilk olarak Arkeoloji Müzesi(Mozaik Müzesi)’ne gittik. Müze maalesef bakımsız ve ihtişamsız duruyordu. Antep Mozaik müzesi çok daha keyifli bir yer. Kısaca turladıktan sonra kendimizi Affan Sokakları’na(Eski Hatay) attık. Güzel fotoğraf kareleri yakalayabileceğiniz sokaklar…
Daha sonra dünyanın en eski kiliselerinden biri olan St. Pierre Kilisesi‘ne vardık. Kilise Hristiyanların 3 Hac yerinden biri sayılıyor. Turistler mevcuttu. Oldukça tepede bir mağarayı kilise haline getirmişler. Burada gizlice ibadet edildiği rivayet ediliyor. Hayatımda gördüğüm en kiliseye benzemeyen kiliseydi. 🙂 Haç, mum gibi şeyler yok.
Antik Han
Hatay’a gitmeden önce bu şehrin döneriyle meşhur olduğunu bilmiyordum. Hatay’da ne yeniri araştırdığımda sürekli “Antakya döneri” karşıma çıktı. Yemeden geçemezdim ve Antik Han’a gittik. Merkezde Saray Caddesi’nde bulunan bir yer. Kilisenin içine kurulmuş bir yapı gibi… Burada lavaşı incecik, içinde acılı salçalı bir sos, soğan ve maydonozlu döner dürüm yedim. Dönüş yapmadan tekrar uğradık dönerinin tadı hala damağımda. Mumbar, sac oruğu(içli köfteye benzeyen bir lezzet) yedik.
Daha sonra Uzun Çarşı‘yı dolaştık. Sağlı sollu dükkanlar ve Hatay’a özgü kasaplar var. Normalde bu kasaplarda et yemek gerekiyor; fakat o kadar salaş gözüküyordu ki iştahım elvermedi.(Vedat Milor’un bayıla bayıla yemişliği var, umarım siz benim kadar pimpirikli davranmazsınız 🙂 )
Herkes bilir ki Hatay’da ne yenir sorusunu sorduğunuzda alacağınız en popüler cevaplardan birisi künefedir. Uzun Çarşı’da yürürken Yusuf Usta isimli meşhur künefeciye gittik. Camii avlusunda yer alıyor.
Hatay’a doyamayanlar geziye St. Simon Manastırı ile devam edebilir. Aynı zamanda Vakıflı Köyü(Ermeni Köyü)’ne gidilebilir. Biz Harbiye denen bol şelaleli mesire alanına gidip çay molası vermiştik.
Sveyka Restaurant
Hatay’a dair en güzel şeylerden biriydi. 🙂 Tereyağlı humus, çiğköfte(farklı bir çiğköfte), abagannuş, zahterli kırık zeytinli salata, tuzlu yoğurt, cevizli biber(muammara), sucuk roll(Halep yemeği), vişneli kebap, kaz başı, künefe, kabak tatlısı yedik. Sazlı sözlü dakikalar geçirdik. Eski lezzetinde midir bilmiyorum; ama efsaneydi…
Sveyka ile Havra yanyana, karşısında cami ve caminin az ilerisinde kilise var. Bu durum Dünya’da çok nadir olarak rastlanan bir şey.
Hatay’da defne sabunu, salça, nar ekşisi, Samandağ biberi vs. almak mümkün.
Sultan Sofrası da yemek için tercih edilebilecek mekanlardan bir tanesi.
Biz Hatay Künefecisi‘nde de künefe yedik. Ben Yusuf Usta’dan daha çok sevdim.
Yazımı Hatay’da fotoğrafını çektiğim bir yazı ile bitireceğim;
“Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik ama basit bir şeyi unuttuk; kardeşçe yaşamayı.”
Soru ve görüşleriniz için; İletişim sayfasından ya da yorum kısmından bana ulaşabilirsiniz.