Zen – Basit Yaşama Sanatı yazısında Zen ile ile ilgili olarak bir Japon rahip ve akademisyen olan Shunmyo Masuno’nun bazı öğretilerini aktarmıştım. Zaman zaman Zen hikayelerinden hayata dair bir şeyler öğrenmeyi seviyorum. Hepsi olmasa da bir kısmı bakış açımda kalıcı etkiler yaratıyor. Bugünün yazısında da ilham veren 5 zen prensibini aktaracağım.
Zen
Zen Budizmi’nin kuruluşu MS. 6. yy.’a kadar uzansa da öğretileri günümüzde de geçerli. Mahayana Budizmi ve Taoizm’in bir karışımı olan Zen Budizmi, önce Çin’de tanıtılmış, ardından Kore ve Japonya’ya ulaşmış. 12. yüzyılda Japonya’ya ulaştığında, siyasi karışıklıklar ve savaşın içindeki Japonları özümsenmişlik ve şu anı onurlandırma ile derinden etkilemiş.
Prensipler için kaynak: thedenizenco

1)Duruşunu, nefesinin akışını ve zihinsel durumunu ayarla
Zen Budist rahipleri -ne kadar yaşlı olursa olsun- genellikle kusursuz bir duruşa sahip. Bu konuda “her şey iyi bir duruşla başlar” prensipleri var.
Dik oturduğun zaman, karın ve organların genişliyor, derin ve yenileyici nefes almaya olanak tanıyorsun. Bu durum da odaklanma ve netliğe götürüyor. Zen öğretilerine göre zihin ve beden birbirinden ayrılmaz şekilde bağlı. Bu sebeple fizyolojik ayarlamalar yapmadan zihinsel berraklığın elde edilemeyeceği düşünülüyor.
Postür konusu gerçekten çok önemli ve hayat kalitesini,özgüveni ve pek çok şeyi etkiliyor. Bu konuda yoganın yadsınmaz bir faydası olduğunu söylemek mümkün. Düzenli yoga yaptığımda postürüm net olarak düzeliyor. (Not: şu an öyle kötü bir duruşta oturarak yazıyordum ki kendime çekidüzen verdim.:) )
2)Sosyal etkileşimlerinde su gibi hafif ol
Bu konu Çinli filozof Zhuang Zi’nin “ilişkilerin su gibi hafif olması gerektiği” söylemine dayanıyor. Günümüzde teknolojinin de etkisiyle birlikte ilişkilerde “aşırılık” dönemi içindeyiz. Fakat Zen prensiplerine göre anlamlı ilişkiler kurmanın en sürdürülebilir yolu, diğerlerinin hayatına nazikçe adım atmak ve kendinizle diğerleri arasında sınırlar çizmek.
Bu durum başkalarının ihtiyaçlarından etkilenmekten bizi koruyup, kendi vizyonumuz ve uzun vadeli hedeflerimiz için alan yaratmayı sağlıyor.
Kendi adıma sınırların her daim olması gerektiği taraftarıyım. Dünya’da bir birey olarak varlığımızı sürdürmemiz gerektiğine ve en yakınlarımız dahi olsa sınırlara saygının önemine inanıyorum. Bu konuda Zen kadar tatlı, kapsayıcı prensiplerim de yoktur muhtemelen. 🙂 Özellikle arkadaşlık ilişkilerinde sınırlarımı bir an’da ihlal etmeye çalışan kişilere tahammül seviyem çok düşük. Ya baştan uzak durmaya gayret ederim ya da samimiyet yakalamışsak net bir şekilde sınırları hatırlatırım. İlişkiler birbirimize tahammül ederek sürdürdüğümüz şeyler olmaktan ziyade, hayatı zenginleştirmeye ve olanı daha iyi hale getirmeye hizmet etmeli.
3)Kelimelerinizi eylemlerinizle uyumlu hale getirin
Zen Budizmi, kelimelerinizle eylemleriniz arasındaki uyuma büyük bir vurgu yapar. Sözleri eylemleriyle uyumlu olanlar, hayatlarına ilerleme ve netlik getirirler; dürüstlük ve güvene dayalı anlamlı ilişkiler de bu konuyla bağlantılı.
Sanırım belli bir tecrübeyi aşan herkes hayatında en az bir kere kocaman cümlelerin altını hiç dolduramayan insanlarla karşılaşmıştır. Bazen biz de yaparız. Bir şeyler hakkında atıp tutarız; ama konu aksiyona geldiğinde aynı kararlılığı yaşamayız. 🙂
İşin kendimizle olan tarafı bence kendini tanıma yolculuğu ve tecrübelerle ilerliyor. Bir süre sonra “büyük büyük” konuşurken daha dikkatli olmaya ya da konuşmamaya çalışıyorsun. 🙂 Başkalarıyla olan kısımda ise iddialı cümlelerle hemen hemen hiç ilgilenmiyorum. Aksiyona geçmeyen sözün hiçbir kıymeti bulunmuyor.
4)Her karşılaşmayı değerli kıl
Japonya’da yaygın olarak kullanılan bu Zen ilkesi, çay seremonilerinde sıkça karşılaşılan ve insan karşılaşmalarının geçici doğasını ifade eden temel bir kültürel kavramı açıklar. Çay ustaları Sen no Rikyu ve Ii Naosuke misafirlerine çay servis ettiklerinde, buluşmanın hiçbir zaman tekrarlanamayacağını veya kopyalanamayacağını onurlandırmak için dikkate değer bir özenle hareket ettiler ve bu ömür boyu süren bir deneyimdi. Zen’de, tüm insan karşılaşmalarını kutsal ve yerine konulamaz olarak görmemiz teşvik edilir.
Bu konudan bağımsız olarak ilk paragrafta linkini verdiğim Zen kitabında hayattaki anlar için de benzer bir yaklaşım var. Zen rahipleri her sabah güne açık havada oksijen alarak başlıyor. Ve her gün aynı yolda yürüseler bile hiçbir günün birbirini tekrar etmediği, güneşin, bulutun, rüzgarın, yaprağın bir şeylerin mutlaka değiştiğini belirtiyor. Bu konu kalbimde çok karşılık bulan ve doğaya, hayata olan yaklaşımımı daha da iyileştiren bir prensip.
5)Kendini hayran olduğun insanlarla çevrele
Şöyle bir örnek verilmiş; bazı insanlar kıyafetlerini kaldırdıkları dolapta lavanta torbaları gibi hoş koku veren torbalar saklar. Standartta kıyafet kokusuzdur; ama lavanta ile birlikte o da güzel kokmaya başlar.
Aynı durum insan ilişkilerine de uyarlanmış. Yanında iyilik, ışık saçan; ilham veren birileri olduğunda onların bu güzel özelliklerinin seni de etkileyeceği vurgulanıyor.
***
Hem seyahat hem de hayata dair motivasyonel konularda yazılacak şeyler birikti, bu dönem buluşmalarımızın sayısının artacağını umuyorum. 🙂 Aşağıdaki yazılar da ilginizi çekebilir;
Soru ve görüşleriniz için; İletişim sayfasından ya da yorum kısmından bana ulaşabilirsiniz.