Ermiş Kitabı İncelemesi

Yazımın giriş kısmı biraz uzayabilir, kitapla ilgili kısımları okumak isterseniz direkt “Ermiş Sözlüğü” başlığına geçiş yapabilirsiniz.

Birkaç yıl önce şirket eğitimlerinden birinde eğitmen Ermiş kitabını başucu kitabı olarak önerdi. Hatta “kitabı alıp bir yere inzivaya gidin, orada okuyun” dedi. Adalardan birine gitmeyi hayal etmiştim. Neyse eğitmenin bu pazarlama tekniği öyle bir etki yarattı ki şirket kitapçısında bir süre Ermiş kitabı kalmamıştı.:) Ve beklentimi bu denli yükselten cümleler sebebiyle yıllardır kitabı okumadım, çünkü hayal kırıklığı yaratacağını düşündüm. Fakat hep aklımdaydı ve Storytel’de görür görmez dinlemeye karar verdim. Kitap zaten incecik bir eser, Storytel’de de bir buçuk saatlik bir süresi var. (En İyi İnce Kitaplar Listesi)

Öncelikle seslendirmeye bir parantez açmam gerek, Mehmet Atay şimdiye kadar dinlediğim en keyifli kitap seslendirmesini yapmış. Benim genelde seslendirmelerle sorunum var. 🙂 Ama ilk kez dinlemekten aldığım keyif okumaktan alacağım keyfin önüne geçti. Bölümler arası geçişlerdeki müziği bile çok sevdim. Ermiş’ten sonra yine Mehmet Atay’ın seslendirdiği Sokrates’in Savunması kitabını da dinledim ve Halil Cibran’ın yazdığı Kum ve Köpük’ü de dinleyeceğim.

Kitaba gelirsek, seslendirme ilk başta Halil Cibran’ın hayatına dair bilgilerle başlıyor. Ki bu kısım da oldukça ilgi çekiciydi. “Baskıya başkaldırmayan kişi kendine karşı adaletsizdir.”  Cümlesi ile birlikte zihnim satırların altını çizmeye başladı. 🙂 

Sevgi ayrılık saati gelene kadar bilmez kendi derinliğini.” dizeleriyle de bu şiirsel ve derin kitaba dalış yapmış olduk. 

Kitapta Halil Cibran kendi sözlüğünü yaratmış. Hayata dair 27 kavrama kısa kısa; ama iz bırakan bir anlatımla değinmiş. Her birini şiirsel bir dille yeniden yorumlamış. Ve ben de yazımda bu sözlüğün bende bıraktığı etkileri yazacağım. Normalde kitabın yüzde 80’inin altını çizerdim, ama hepsini alıntılayıp yazmam hem etik değil hem de mümkün değil. 🙂 O yüzden siz kitabı alın ve okuyun. 🙂

Ben yazıya dökebilmek ve sindirebilmek adına iki kez dinledim. Ama içim daraldıkça açıp açıp dinlerim sanırım. Ve tabii ki kitabı da alacağım.

Ermiş Kitabındaki Bölümler

Ben yazımda koyu belirttiğim kısımlardan birkaç alıntı cümleye yer vereceğim.

  1. Aşk
  2. Evlilik
  3. Çocuklar
  4. Vermek
  5. Yeme İçme
  6. Çalışmak
  7. Sevinç ve Üzüntü
  8. Evler
  9. Giysiler
  10. Alışveriş
  11. Suç ve Ceza
  12. Yasalar
  13. Özgürlük
  14. Akıl ve Tutku
  15. Acı
  16. Kendini Bilme
  17. Öğretme
  18. Dostluk
  19. Konuşma
  20. Zaman
  21. İyi ve Kötü
  22. Dua
  23. Zevk
  24. Güzellik
  25. Din
  26. Ölüm
  27. Veda
Ermiş Kitabı İncelemesi
Ermiş Kitabı İncelemesi

Ermiş Sözlüğü

1)Aşk

  • Aşk sizi çağırdığında onu takip edin, yolları zorlu ve yokuşlu olsa bile…
  • Sevdiğiniz zaman “Tanrı yüreğimde” değil “ben Tanrı’nın yüreğindeyim” demelisiniz..

Ermiş kitabı aşk konusu ile başlıyor. Yukarıda iki cümle alıntıladım; ama bütün dizeler çarptı aslında.

Halil Cibran, aşkı tam anlamıyla teslim olunacak, peşinden koşulacak bir olgu olarak göstermiş. Bulduysan peşinden git, bırak seni yoğursun, gerekirse kavursun… “Aşkı parmağının ucuyla değil, avuçlarınla sıkı sıkı tut; hakkını ver ancak böyle hem mutluluğun hem üzüntünün doruklarını yaşarsın” hissini aldım dizeleri dinlediğimde.

2)Evlilik

  • Mesafeler bulunsun beraberliğinizde ve göğün rüzgarları dans etsin aranızda.
  • Kalplerinizi verin; ama teslim etmeyin birbirinizin eline. Çünkü yalnızca hayat avcunda tutabilir kalplerinizi.
  • Birbinin gölgesinde büyümez meşe ile selvi.

Halil Cibran, Ermiş kitabında aşkı dibine kadar yaşanılacak bir şey olarak yazıyor; ama kişinin kendi bireyselliğini aşk ve sevgi uğruna feda etmiyor. “Ölene dek biriyle birlikte olsan da; kendine sahip çık, kimsenin gölgesinde kalma” diyor.

Kıssadan hisse; Her zaman çekilebileceğin bir köşen, kendine ayırabileceğin vaktin olsun. Karakterini, değerlerini yok etme. Benliğine sahip çık.

Yine her cümlesi not etmek istediğim müthiş bir anlatım var.

3)Çocuklar

  • Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil. Kendine özlem duyan hayatın oğulları ve kızları onlar. 

Çocuklarla ilgili yazı pek çok mecrada defalarca kez paylaşıldı. Ermiş kitabını bilmezken bu dizeleri biliyordum. 🙂 Kısacık satırlar çok derin bir rehber niteliğinde. Keşke her anne-baba bu dizeleri pusula edinse.

4)Vermek

  • İstenince vermek iyidir; ama istenmeden ihtiyacı anlayıp da vermek daha iyidir. Ve alacak olanı aramak vermekten daha büyük bir sevinçtir eli açık olanlar için. Ve bir şey var mı vermeyip alıkoyabileceğiniz? Bütün sahip olduklarınız bir gün verilecek. Öyle ise şimdiden verin de verme mevsimi mirasçılarınıza değil size ait olsun. “Veririm ama sadece hak edene” dersiniz çoğu zaman. Ne meyve bahçenizdeki ağaçlar böyle der ne de çayırınızdaki sürüler. Yaşayabilmek için verirler onlar. Çünkü vermekten kaçınmak yok olmaktır.

Ermiş kitabındaki bu pasajı “Mevlana, Yunus Emre yazmış” deseler yadırgamam. Tasavvuf etkisi var.

Halil Cibran ya da pek çok eren, zen üstadı, budist, alim şu bu kişilerin sahip olduğu “verme” felsefesi; günümüz dünyasında enayilik, kendini kullandırma, aptallık olarak tanımlanıyor.

O yüzden başkalarına yapılacak iyilik ve fedakarlıklarda hemen hemen hepimiz adalet terazimizi tartıp Ermiş kitabında da geçen “veririm; ama sadece hak edene”  kısmını uyguluyoruz. Ola ki birisinin hak etmediğini fark edersek uzun süreli pişmanlıklar yaşayabiliyoruz.

Ermiş’te ise “zaten hiçbir şey senin değil” kavramından ve hafiflikten yola çıkıp “ucunu bucağını kovalamadan ver” diyor. Çünkü kitapta insan denen varlık doğadan üstün ya da ayrı değil. Ve nasıl ki kuşlar, ağaçlar hiçbir şey biriktirmiyorsa insanın da biriktirmesi gerekmiyor.

Üst üste okuduğum/dinlediğim iki kitap verme konusunda o kadar tezat ki orta yolu bulmak gerek. 🙂 Babil’in En Zengin Adamı özellikle borç ve para verme konusunda çok çok tedbirli iken Ermiş kitabı “ver Allah’ım ver” modunda. 🙂

5)Çalışmak

  • Ekmeği gönülsüz pişirirseniz insanın açlığının ancak yarısını gideren acı bir ekmek pişirmiş olursunuz. Üzümleri isteksizce ezerseniz isteksizliğiniz zehir katar şaraba.

Ermiş kitabı çalışmak konusuna değinirken aşk ile severek çalışmanın erdeminden bahsediyor ve çalışma kavramını yüceltiyor. “Tohum ekecekseniz, mahsülü en sevdiğiniz insan yiyecekmiş gibi düşünün” diyor ve bu perspektifi tüm işlere yayıyor.

Yine Babil’in En Zengin Adamı kitabında “işinize en iyi arkadaşınızmış gibi yaklaşın” kavramı vardı.

6)Evler

  • Şehir surları içine ev yapmadan önce kırlara hayallerinizden bir çardak kurun. 
  • Eviniz sizin kendi dışınızdaki bedeninizdir. 
  • Bu evlerde neyiniz var? Neyi koruyorsunuz kilitli kapılarla? Huzur mu var?

Aslında evler kısmını çok sevdim. Halil Cibran, Ermiş kitabında hayalimdeki ev kavramına değinmiş. Doğa ile iç içe, kapısına kilit vurmaya gerek olmayan, korunaklı kaleleri andırmayan, betondan fazlasını içeren…

Biraz da sıkışmış hissettim; çünkü şehir hayatına sıkışıp kalmış durumdayız. Ve özellikle son bir senemizin %95’i evde geçiyor. Ve çoğumuz bahçe, doğa kavramının büyük özlemi içindeyiz maalesef.

7)Giysiler

  • Keşke daha çok ten ve daha az elbise ile karşılabilseniz güneşi ve rüzgarı; çünkü hayatın nefesi gün ışığındadır eli ise rüzgarda. 
  • Unutmayın ki giyimde edep, temiz olmayının gözlerinden korumayı amaçlar. Ve temiz olmayan kalmadığında giyimde edep bir prangadan ve zihni engelleyen bir tortudan başka nedir? Ve unutmayın ki toprak çıplak ayaklarınızı hissetmekten keyif alır ve rüzgarlar saçlarınızla oynamaya özlem duyar. 

Ermiş giysiler kısmında aslında ahlaka da değiniyor. İnsan çıplak doğan bir varlık ve tenimizin toprağa, güneşe, rüzgara ihtiyacı var. Çözüm kapanıp durmaktan ziyade kötü zihinli ve karakterli kişilerin düzelmesi ve toplumun bu kişilerden arındırılması; çünkü kötü olan tenimiz değil bu insanlar.

8)Akıl ve Tutku

  • Tek başına hükmeden akıl sınırlayıcı bir güçtür. Başıboş bırakılmış tutkuysa kendini yok edene kadar yanan bir alev. O halde ruhunuz, aklınızı tutkunun doruklarına yükseltsin şarkı söyleyebilmesi için ve tutkunuza akılla yön versin her gün yeniden dirilip anka kuşu gibi kendi küllerinden doğabilmesi için. 
  • Muhakeme yeteneğinizi ve arzularınızı evinize gelmiş iki misafir olarak görmenizi isterim. Bir misafire diğerinden daha fazla ihtimam göstermezsiniz elbette. Çünkü birine daha fazla önem veren ikisinin de sevgisini ve güvenini yitirir. 
  • Akılla durup, tutkuyla hareket etmelisiniz. 

Akıl ve tutkuyu aynı kısımda anlatmasını beklemezdim aslında; ama Halil Cibran ikisini birbiriyle paslaşan, biri diğerinden rol çalmadan dengede gitmesi gereken kavramlar olarak görmüş.

“Hayatımda tutkuya ne kadar yer var?” Diye düşündürdü bu kısım beni.

9)Acı

  • Acılarınızın çoğu kendi seçiminizdir. İçinizdeki hekimin hasta nefsinizi tedavi etmekte kullandığı ilaçtır acılar. O yüzden hekime güvenin verdiği ilacı sessizce ve sakin bir biçimde için.

10)Kendini Bilmek

  • Benlik sınırsız ve ölçüye gelmez bir denizdir. “Gerçeği buldum” değil “bir gerçek buldum” diyin. ”Ruhun yolunu buldum” değil “kendi yolumda yürürken ruhla karşılaştım” diyin, çünkü ruh her yolda yürür. 

11)Dostluk

  • Dostunuz size düşüncesini söylerken, aklınızdan geçen hayırdan korkmaz ve eveti esirgemezsiniz. O sustuğunda yüreğiniz onun yüreğini dinlemekten geri durmaz. 
  • Küçük şeylerin şebnemiyle sabahına erip tazelenir yürek.

Acı, kendini bilmek ve dostluk kısımlarını dinlerken huzur duydum. Yine tasavvuf etkisi var. Egodan arınmış ve acıyı da sevinç kadar doğal karşılayan, dostluğa gerçek yaklaşan.

12)Konuşma

  • Konuştuklarınızın çoğunda düşünce yarı yarıya katledilir. Çünkü düşünce enginlerin kuşudur, kelimelerin kafesinde kanatlarını açsa da uçamaz. 

Of of ne yazılabilir ki? Koçluk eğitimlerinden birinde duygulara değinmiştik. Ve liderlerden biri “duygularınızı anlatmaya çalışmayın, anlattığınız şey duygular değil düşüncelerdir” demişti.

Hepimiz zaman zaman anlaşılamadığımızı düşünürüz. Kelimeler anlaşılmak için yetersiz kalabiliyor.

13)Zaman

  • Dün, bugünün hatırasından ve yarın bugünün rüyasından başka bir şey değildir.

***

Ermiş Filmi

Kitapla ilgili daha uzun uzadıya yazabilirim aslında, ama tadında bırakalım.:) Yazımı kapatmadan The Prophet filmine de değinmek isterim.

Halil Cibran’ın kitabı aslında “The Prophet” ve Türkçe’ye peygamber ismi ile çevrilmesini beklerdim; ama riskli görmüş olabilirler. Aynı isimde animasyon film de var. Kitaptan uyarlama ve çizim, renkler, seslendirme harika. Biraz kitabın gölgesinde kalmış sanki, ama film de başucu filmi gibi. 🙂

Ve son olarak Gary Moore The Prophet gitar solosunu da ekleyelim. 🙂

Soru ve görüşleriniz için; İletişim sayfasından ya da yorum kısmından bana ulaşabilirsiniz.

Biraz da siz kar(g)alayın!

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.