The Dip, Seth Godin’in yazdığı 80 sayfalık kısacık bir eser. Ben aldığımda Türkçe çevirisi yoktu, fakat çıkmış. İzlediğim birkaç Youtuber çok önerdiği için İngilizce versiyonunu almıştım. Açıkçası Ekim’de daha uzun bir şey okumaya vaktim de yoktu, en azından İngilizce pratiği olur birkaç yeni kelime öğrenirim diye düşünerek okudum. 🙂 Ama The Dip kitabı kısa olmasının aksine oldukça doyurucuydu, beni de etkilediği için sizlerle kitap incelemesini paylaşmak istedim..
Sürekli yeni bir şeye başlayıp doğru düzgün ilerleyemeden bıraktığınız oluyor mu? Uzun süredir uğraştığınız ve sıkışıp kaldığınızı hissettiğiniz bir işten vazgeçme/bırakma/istifa etme fikri zihninizi kurcalıyor mu? İşte The Dip bunun üzerine bir kitap. Ne zaman bırakmalıyız? Ne zaman ısrarcı olmalıyız?
“Vazgeçenler asla kazanmaz ve kazananlar asla vazgeçmezler.” Kötü öneri. Kazananlar her zaman vazgeçer. Sadece doğru zamanda doğru şeylerden vazgeçerler.
Kitabın ana fikri “eğer uğraştığınız bir konuda en iyilerden biri olmayacaksanız bırakmak mantıklı olabilir.” Fakat en iyi olacağınıza dair bir iddianız varsa sabretmek ideal. Burada kritik konu sizin bu iki durumdan hangisine sahip olduğunuzu bilmeniz.
Tabii ki bir şeyi sadece hobi olsun diye yapabilirsiniz, örneğin ressam olmak gibi bir niyetiniz yoktur; ama boş vakitlerinizde her gün resim yaparak kafa dağıtabilirsiniz. Fakat harcanan vakit, efor veya para çok fazlaysa çıktının da buna değen bir şey olması mantıklı.

The Dip Grafiği
The Dip kitabında yukarıdaki görselde mavili kısımda görebileceğiniz gibi bir dip grafiği var. Herhangi bir şeye ilk başladığımızda işler yolunda gider ve tatmin edicidir. Fotoğrafçılığa başlamak, dil kursuna başlamak gibi gibi. Temel bilgiler kolayca öğrenilir, heves ve irade en üst noktadadır.
Bir müddet sonra ise aşağıya doğru eğim başlar ve dip noktasına ulaşılır. The Dip kitabı diyor ki eğer uğraştığın iş her neyse onda en iyilerden biri olabilecek potansiyele sahipsen dip noktasına katlan; sabret, çabala, emek harca sonrasında öyle bir an gelecek ki iyi bir ivme ile yukarı ve muhtemelen zirveye çıkacaksın.
Şayet o iş senin en iyi olabileceğin bir iş değilse, örneğin belirli yaştan sonra profesyonel futbolcu olmaya çalışmak ya da çelloda en iyi olmaya çalışmak anlamsız, o zaman da hiç boşa debelenme bırak ve en iyi olabileceğin yeni bir şeye geç.
Kitap profesyonel tenisçi ile amatör birinin aynı olamayacağını, birinin dip noktasını geçtiğini ve yukarı tırmandığını belirtiyor. Acılardan geçmiş, fedakarlıklar yapmış, zorlanmış, alternatif yollar denemiş vs.
Vasata Razı Gelmek
Peki dip grafiği dışında bir alternatif yok mu? Var. O grafikte ise işler başladığımız noktadan çok fazla sapmadan sabit şekilde devam ediyor. Bir gelişim yok, sıçrama yok, büyük bir zorlanma yok. Elimize geçen şey ise sadece vasat sonuçlar.
The Dip diyor ki eğer bir işte zorlandığın bir an olmadıysa, dibi görmediysen ikamesi çok kolay bir iş yapıyorsundur. Dolayısıyla sen gitsen yerine x gelse o da kolayca kavrayıp yapabilir. Bu da çok değerli bir çıktı üretilmeyen bir işte oyalandığın anlamına geliyor. Böyle bir işin karşılığında kayda değer paralar kazanamayacaksın ya da çok önemli öğrenimler elde edemeyeceksin demek oluyor. 🙂
Diğer bir deyişle Seth Godin konuyu potansiyelini harcamak ve vasata razı gelmek olarak tanımlıyor. Sarsıcı bulsam da katılıyorum.
The Dip – Sürekliliğin Önemi
Kitapta ağaçkakan kuşlarına dair bir metafor kullanılmış. Bilindiği üzre ağaçkakan kuşları gün içerisinde tek bir ağaca odaklanarak yüzlerce kez gagalıyor. Bunu yapmak yerine ormandaki her ağaca birkaç darbe vurup diğerine geçiş yapsa günün sonunda aynı eforu harcayıp yorulacak buna rağmen elde edeceği hiçbir kazanım yok. Fakat tek bir ağaca vurarak yaşamını devam ettiriyor.
Bazen hayatlarımız da böyle değil mi?
Bu noktada maymun iştahlılık yerine süreklilik sağlamak ne istediğini bilmek önemli. İnternet dünyası blog ve youtuber çöplüğü gibi. Herkes youtube kanalı ve blog açıyor. Çünkü açılış aşaması çok kolay ve başta herkesin üst düzey bir hevesi de var. Ama disipline olup sürdürmek çok zor. Özellikle de başlarda kimse sizi okumaz/izlemez, hiçbir geliriniz yoktur. Ve devam etmek için bir şeye tutunmak istersiniz; ama hiçbir şey bulamazsınız. 🙂
Yaptığın İşte Kıtlık Var Mı?
The Dip kitabına göre kıtlık konusu çok önemli. Yine youtube örneği üzerinden gidersek, bundan on yıl önce İnternet’te doğru düzgün makyaj youtuber’ı yoktu, orta kalitede bir youtube kanalı ile binlerce aboneye ulaşıp bunu mesleğe çevirmek hatta çok ciddi paralar kazanmak, sponsorluk anlaşmaları yapmak vs. çok kolaydı. Ki zamanında başlayan ve sebat edenlerin günümüzdeki halini görüyoruz. 🙂
Aynı şey blog için de geçerli, yıllar önce açılmış herhangi bir niş içerik şu an çok ciddi bir gelir seviyesine gelip oradan bambaşka iş fırsatlarını aralardı. Şu an ise dijital dünyada bir kıtlık kalmadı. Hemen her konuda onlarca içerik seçeneği var ve farklı olanı üretmek çok zor.
Ama sen farklı bir şey ortaya koymadan sıfırdan bir makyaj kanalı açar ve diğerlerini taklit edersen ne olur? İnsanlar seni izlemek yerine gider hali hazırda yerini garantilemiş olan en iyileri izlerler. Çünkü vaktimiz, paramız, emeğimiz vs. çok değerli ve hepimiz kendi standartlarımız çerçevesinde hep bizim için en iyisi neyse onu isteriz.
İşte bu yüzden “kıtlık” ve “vasat” kelimeleri The Dip kitabında bolca yer buluyor. 🙂 Bir işte kıtlık yoksa ve vasatı ortaya koyacaksan hiiiiç zahmet edip bulaşma.
The Dip – Dünya Vazgeçeceğini Biliyor Mu?
The Dip kitabına göre dünyanın düzeni de vazgeçenler/bırakanlar/yapmayanlar üzerine kurulu. Bu konuda verdiği iki örnek de çok hoşuma gitmişti.
Birincisi spor salonları: minik spor salonları bile onlarca, yüzlerce üye kabul eder. Hiçbiri “kapasitemiz doldu yeni üye alamıyoruz” demez. Bu konuda iki motivasyonları var, biri üyelerin farklı zaman dilimlerinde spor yapması; ama ikinci ve daha önemli motivasyon spora yazılan çoğu kişinin aslında bir süre sonra hiç uğramaması.
Dolayısıyla vazgeçeceğimizi biliyorlar. 🙂 Vazgeçmesek zaten birkaç alet, onlarca üyeye yetmez ve infial çıkar; ama çıkmıyor.
Diğer bir örnek ise uçak biletleri. Firmaların fazla bilet satma politikaları oluyor. Çünkü bir vesileyle bazı yolcuların uçmaktan vazgeçeceğini biliyorlar. Bu konuda da haklı oldukları için vazgeçmediği durumda elde edecekleri zarar daha düşük oluyor.
Kısacası The Dip kitabına göre çoğu kişi bırakır, sorun doğru zamanda doğru şeyi bırakmamaları.
The Dip Noktasını Aşmak
Eğer kıtlık olan bir işe talip olursanız zirveye ulaşmadan önce geçmeniz gereken pek çok aşama, test, sertifika süreci vardır. Koçluk konusundan örnek vereyim, günümüzde ismi “yaşam koçu” olan pek çok kişi görsek de kurumsal şirketlere, CEO’lara, direktörlere vs. koçluk verebilmeniz ve bu işten ciddi kazanımlar elde edebilmeniz için sizden istenen bazı kriterler var.
Önce 5-6 aylık temel eğitimi geçmeniz gerekir. Sonrasında 100 saatlik ücretli koçluk pratiğinizi ispat edip, sınavı geçip uluslararası geçerliliği olan ICF sertifikasını almanız gerekir, sonra 100 saat yeterli gelmez 500 saati tamamlamanız gerekir vs. Bu esnada yaklaşık olarak bir master parası kadar para harcamanız ve dahası booolca vakit harcamanız gerekir.
Aynı şey ciddi kazanımlar elde edeceğiniz hemen her iş için geçerlidir. Michael Jordan’ın “hayatın kısa yolu yok” gibi bir cümlesi vardı. Kolay yoldan zengin olan ya da başarı elde eden çok küçük şanslı azınlıktan biri de olabilirsiniz tabii ki, neden olmasın? 🙂
Ödüle Çok Yaklaşmışken Vazgeçmek
Genelde Linkedin’de bir görsel paylaşılır. Şu an bulamadım; ama anlatmaya çalışacağım. Bir adam elinde kürek gibi bir şeyle toprağı kazıyor, kazıyor, kazıyor… Yoruluyor bolca vakit ve zaman harcıyor, sonrasında da bırakıp dönüyor. Fakat normalde elmas yığınına ulaşması için çok minik bir toprak parçası kalmış ve belki bir iki kere daha vursa tüm ödüle ulaşacak. İşte tam bu noktaları sezip vazgeçmemek çok önemli.
The Dip kitabında şu cümleler geçer;
Bırakmaya teşvik eden sistemleri öğrenirseniz, onları yenmeniz daha olasıdır. Ve bu kadar çok insanı vazgeçiren düzeni anladığınızda onu aşmaya bir adım daha yaklaşacaksınız. Çoğu kişiden biraz daha uzun süre itebilen insanlar çok küçük bir azınlıkla olağanüstü fayda sağlar. Aynı şekilde yanlış bir şeyi erken bırakan ve yeni konuya odaklanan küçük azınlık da büyük faydalar sağlar. Her iki durum da en iyisi olmakla ilgilidir. Yanlış şeyleri bırak, doğru şeylere sabır göster. Birini veya diğerini yapacak cesarete sahip ol.
10.000 Saat Kuralı
Outliers kitabında 10000 Saat Kuralı geçer, bir iş için 10.000 saat harcarsanız o işin uzmanı olacağınız, çok iyi olacağınız belirtilir. Bir eğitmenimiz Türkiye için 5.000 saatin yeterli olacağını söylemişti. 🙂 Çok katılıyorum, zira kültürel olarak sabırsız bir milletiz, süreklilik konusuna dair bir bilincimiz yok ve yaptığımız işe biraz daha sabır göstersek vardığımız yerde çok fazla insan olmadığını görebileceğiz. 🙂
The Dip kitabında bir maraton yarışçısının şu cümleleri geçiyor;
Durmanıza ve okulu bırakmanıza neden olacak koşuları yarıştan önce belirleyin. Daha sonra “bacağım ağrıyor, biraz susuzum, uykum var, yorgunum, hava soğuk ve rüzgarlı” deyip durmak istemezsiniz. Ve bırakma konusunda kendi kendinize konuşun. Eğer duygusal yaklaşıp o anda nasıl hissettiğinize göre bir karar veriyorsanız muhtemelen yanlış bir karar vereceksiniz.
Bu kural bir dil öğrenmek, ders almak, diploma almak, bir işe başlamak veya üstelediğimiz hemen her türlü çaba için geçerlidir.
Sanırım bu, önceden plan yapmama eğiliminden dolayı asla pes etmemeye dair söylemler ediniyoruz. İşler zorlaştığında her zaman bırakırsak hiçbir şey elde edemeyiz. Ancak, gerçek hedeflerimize ve başarılarımıza doğru çaba gösterdiğimizden de emin olmalıyız.
Bırakmak bazen, başa çıkmaktan daha iyidir; çünkü bırakmak sizi başka bir şeyde başarılı olmak için özgürleştirir.
***
Eveet kısacık bir kitaptan değerli bilgiler ve güzel bir yazı çıktı sanki? 🙂 Aşağıdaki yazılar da ilginizi çekebilir;
- Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı
- Pürdikkat – Odaklanarak Çalışma Yöntemleri
- Kitap Önerileri 2021
- Mindfuck – Kendi Kendini Sabote Etmek
Soru ve görüşleriniz için; İletişim sayfasından ya da yorum kısmından bana ulaşabilirsiniz.
Tesekkurler paylasim icin, ne de olsa “Emek olmadan yemek olmaz!” 🙂
“Cefa olmadan sefa olmaz” atalarımız noktayı koymuş aslında.☺️
Yazına bayıldım!! 10.000 saat kuralını, bugün online dinlediğim derste duydum, burada da geçince ilginç geldi. Kitabı ben de alıp okumak istiyorum umarım çevirisi iyidir, teşekkürler 🙂
Çoook teşekkürler.☺️ Outliers kitabı dünyada baya ses getirmişti, güzel kitap. The Dip de dil olarak çok zorlu değil, çevirisi iyi olabilir bence. ☺️ Keyifli okumalar.
Sipariş ettim bile cevabını beklemeden 😁 outliers’ı da eklemistim 🎯
☺️☺️☺️