İlber Ortaylı’nın; İnsan Geleceğini Nasıl Kurar?–Kendini İnşa etmenin Yolları- kitabını okudum. Bazı bölümlerin sonlarında kitap öneri listesi vardı, ilgimi çekenlerden biri de Mutlu Yaşam Üzerine kitabıydı.
Multu Yaşam Üzerine, Seneca’nın kardeşine yazdığı tahmin edilen bir metin ve İş Bankası Yayınları’nın Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi arasında yer alıyor. Çevirisini C. Cengiz Çevik yapmış. Bu basımda yine Seneca’nın “Yaşamın Kısalığı Üzerine” metni de yer alıyor. Ben yazımda sadece “Mutlu Yaşam Üzerine”yi konu alacağım.
Önerim kitabı temin ederek tamamını okumanız. Aşağıdaki içerikler de ilgilinizi çekebilir;
- Mutlu Olma Sanatı
- Epiktetos – Kendisinin Efendisi Olmayan Hiç Kimse Özgür Değildir
- Ermiş Kitabı İncelemesi
- Kitap Önerileri
- Çocuk Kitabı Önerileri
Yazı İçeriği
Mutlu Yaşam Üzerine – Altı Çizili Cümleler
Hedefler
Seneca, Mutlu Yaşam Üzerine metninde hedefler için aşağıdaki notları bırakmış. Ben maddeler halinde yazacağım,
- Önce hedeflediğimiz şeyin ne olduğunu ortaya koyalım,
- Sonra ona en hızlı nasıl ulaşabileceğimizi araştıralım
- Yola çıkınca da, sadece doğru yoldaysak, her gün ne kadar mesafe katettiğimizi ve doğal bir arzuyla kendisine doğru çekildiğimiz hedefe ne kadar yaklaştığımızı anlamış olacağız.
Seneca M.S. 65 yılında ölmüş, o tarihten bu yana hedefe ulaşmanın yolları hep aynı. 🙂 Hedefini koy, nasıl ulaşacağını planla ve günlük/haftalık vs. rutinde hedefin için nereye vardığını kontrol et. 🙂
İç Liderini Takip Et
Bu kısım Mutlu Yaşam Üzerine kitabını okurken beni en çok düşündüren bölümlerden biriydi. “Kalabalığın içine dalarsan kaybolursun” gibi bir cümle okumuştum. Demokrasi ile yönetilmekten, sayısal bölüm okuyanların mühendislik-tıp yazmaya zorlanmasına, xx moda oldu diye herkesin koşarak xx almaya başlamasına kadar sayısız konu zihnimden geçti.
Hiçbir şey, hayvan sürüsünün yaptığının aksine önden giden kalabalığın izinden gitmememiz ve herkesin gittiği yere değil de gidilmesi gereken yere gitmemiz gerçeğinden daha önemli değildir. Bununla birlikte hiçbir şey bizi, toplumda büyük bir uzlaşıyla benimsenmiş şeylerin en iyi şeyler olduğunu düşünerek yaygın bir kanaate teslim olmak ve başkalarına benzemek için yaşamak kadar büyük kötülüklere sevk etmez. Bunun sonucunda üst üste binerek yıkıma sürüklenmiş büyük bir insan yığını oluşur.
Ruh için neyin iyi olduğunu ruhun kendisi bulsun.
Daha açık bir ifadeyle, en kötünün kanıtı kalabalık tarafından tercih edilmiş olmasıdır. Burada toplumun büyük bir bölümünün en kötü tercihleri yaptığı belirtilmektedir.
Günümüzde “trendy” gibi kelimeler var, hepimiz trendleri ve popüler olanı takip etmek istiyoruz. Dahası kendimizi buna mecbur hissediyoruz. Trendin gerisinde kalmak artık tuhaf karşılanıyor.(belki de eskinin de kendine göre trendleri vardı ve o zamanda tuhaf karşılanıyordu) Zihnimde bazı sorular uyanıyor;
- Ben kimim?
- Ne istiyorum?
- Hayatta yaptıklarımızın yüzde kaçı içimizden gelen, tamamen kendi öz irademizle seçtiğimiz şeylerdi?
Pişmanlık
Mutlu Yaşam Üzerine kitabında aşağıdaki paragraf beni güldüren kısımlardan biriydi. Aklıma “yaşadığım hiçbir şeyden pişman değilim, keşkelerim yoktur” bla blacı insanlar geldi.
Şu ana dek ne yaptıysam, hiçbirinin gerçek olmamasını dilerdim, söylediklerimi yeniden düşününce, konuşmamış olanlara imreniyorum, ettiğim her duanın düşmanlarımın bedduasına dönüştüğünü düşünüyorum. Korktuğum ne varsa, hepsi arzuladığımdan çok daha önemsizdi.
Mutlu Yaşam Nasıl Mümkündür?
Sağlıklı olmayan mutlu değildir, kendisi için en iyisi olan şeyler yerine zararlı olan şeylerin peşinde koşan biri de sağlıklı değildir. Her ne olursa olsun mevcut durumda başına gelen şeylerden memnun olan, kendi koşullarına uyum sağlayan ve yine koşullarının yarattığı her durumda aklın rehberlik ettiği insan mutludur.
Kendi doğasıyla uyumlu olan ve başka hiçbir yolla elde edilemeyen yaşam mutludur: Öncelikle zihnimiz sağlıklı olmalı ve kendi sağlığını kalıcı bir şekilde elde etmiş olmalı, sonra cesur ve dinç olmalı, dahası en güzel şekilde sabreden, farklı dönemlere ayak uyduran, kendi bedenine ve onu ilgilendiren her şeye dikkat eden ama bunun için dertlenmeyen, yaşamı meydana getiren hiçbir şeye ilgisiz kalmayan ama hayranlık da duymayan, talihin armağanlarından faydalanıp onların kölesi olmayan bir karakterde olmalı. Bizi rahatsız eden ve korkutan unsurlardan uzaklaştığımızda daimi dinginliğe ve özgürlüğe ulaşacağımızı anlarsın, zira hazlar ve korkular kovulduğunda, değersiz, kırılgan şeyler rezilce davranışların verdiği zararların yerini sarsılmaz, doğru ve büyük bir sevinç alır, böylece ruhun huzuru, uyumu ve azameti uysallıkla buluşur, zira her vahşilik güçsüzlükten doğar.
Doğayı lider kabul etmeliyiz, akıl ona değer verir, ona fikrini sorar. Dolayısıyla mutlu yaşamak ile doğaya uygun yaşamak aynı şeydir.

Omnia Bona Mea Mecum Porto
Benim için iyi olan her şeyi kendimde taşıyorum.(omnia bona mea mecum porto). Onun mutluluğu sadece kendisinden alınamayacak olan içsel doğasıyla sınırlıdır, bu yüzden kendisinden alınabilir olan hiçbir şeyin iyi olmadığını düşünür.(nihil bonum puatre, quod eripi possit)
Bu Latince cümleyi kısaca araştırdığımda Cicero(Kikero) “omnia mea mecum porto” yani “bana ait olan her şeyi yanımda taşırım” olarak kullanmış. Cümlenin orijinali Prieneli Bias’a aitmiş. Epiktetos ‘un ise konuyu şöyle yorumladığı rivayet ediliyor;
“Nereye gidersem gideyim, ben iyi olurum; çünkü zaten burada da iyiyim. Burada iyi olmamın nedeni değerlerimdir ve onları her yere beraberimde götüreceğim. Kimse onları benden alamaz, yalnızca onlara sahibim ve her nerede olursam olayım, ne yaparsam yapayım onlar benden ayrılmayacak ve benim için yeterliler.”(ekşi sözlük’ten alıntı)
Günümüzde ise Stephen Covey Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı kitabında herkesin kişisel değerlerinin belirli olmasını önerir. Hayattaki adımlarımızı, kararlarımızı bu değerler belirler. Malın mülkün ötesinde sahip olduğumuz şey bu değerlerdir, bilgeliktir, yeteneklerdir.
“İnsanda bilgi olmadan güven, sarsılmazlık olmadan da bilgi olmaz.” – Seneca
Haz ve Erdem
Mutlu yaşam üzerine kitabı çok ince bir eser fakat büyük bölümünde haz ve erdem konusunu ele alıyor. Seneca kendi yaklaşımında insanların haz değil, erdemin peşinden gitmesi gerektiğini gerçek mutluluğa ve hakikatli yaşama bu şekilde erişilebileceğini vurguluyor. Tabii bu noktada insan “Haz nedir? Erdem nedir? Ben hangi eylemleri haz için yapıyorum? ” gibi bazı soruların cevabını da bilmeli. 🙂
Erdem önden gitsin, işaretleri taşısın. Hazzımız da olacak, ancak onun efendisi ve dizginleyeni olacağız. Liderliği hazza verenler, ikisinden de yoksun kalır, erdemi yitirirler, hazza da sahip olamazlar, aksine haz onlara sahip olur, hazzın yoksunluğu onlara işkence gibi gelir, fazlalığı ise boğazlarını sıkar. Hazdan mahrum kalınca zavallı, hazza boğulunca ise daha zavallı olurlar.
Eseri okuyunca yüzlerce yıl sonra bile hayattaki temel konulara çok iyi temas ettiğini düşündüm. 🙂 Teknoloji gelişiyor, günlük rutinlerimiz vs. değişiyor; fakat günümüz dünyasında da bitmeyen bir yetersizlik, tatminsizlik savaşı hakim. Kendime dönüp “neden” diye sorduğumda, yine yanıtı yukarıdaki paragraflarda geçen doğayla uyumlanamama ve “kalabalıkları takip etme çabası”nda buluyorum.
Seneca’nın “en budala insanlar” diye bahsettiği kişiler;
kibir, marifetini aşırı abartma, başkalarına tepeden bakan şişkin gurur, yersiz ve çocukça davalardan aşırı keyif duyma ve ilaveten iğneleyici dil, kendini beğenmişlik ve şatafatın zayıflattığı ve uykuya yenik düşen zihnin çöküşü…
Zenginlik Üzerine
Mutlu Yaşam Üzerine kitabında Seneca’nın bazı konulara dair kendisini ifade etme çabasını görüyorum. Araştırdığımda o dönem içinde çelişkili bir yaşam sürdüğüne dair eleştiriler yapıldığını okudum. Bu eleştirilerle ilgili çok da ilgimi çeken yanıtlar kitapta mevcut; ama o kısımları alıntılamayacağım, okumanızı öneririm.
Bilge talihin kendisine sunduğu armağanları hak etmediğini düşünmez. O zenginliği sevmez, ancak ona sahip olmayı tercih eder; onu yüreğinde değil evinde ağırlar ve sahip olduğu zenginliği reddetmez, aksine onu korur ve erdemine yardımcı olacak daha büyük bir imkan olarak düşünür.
Zenginliğin bende nasıl farklı bir yeri olduğunu mu öğrenmek istiyorsun? Zenginlik gittiğinden benden kendisi dışında hiçbir şeyi götürmez, oysa o senden ayrıldığında sen sersemleyeceksin ve onun tarafından terk edilmiş görüneceksin, zenginliğin bende bir yeri var ama sende en yüksek yerde bulunuyor. Sonuç olarak zenginlik bana ait değil, ama sen zenginliğe aitsin.
Sanıyorum “haz peşinde koşmak kötüdür” dediği için Seneca ve onun gibi düşünenlerin sefalet içinde, tek bir hırka ile yaşaması beklenmiş. 🙂 Fakat Seneca diyor ki ben zenginliğin peşinde deli gibi koşmam, zenginlik benden gitse de kimliğimden erdemimden bir şey götürmez, buna kahrolmam. Ama karşımda zengin bir yaşam yaşama fırsatı varsa onu neden reddedeyim?
Bana akla ve mantığa çok yatkın geldi açıkçası. 🙂
Mutlu Yaşam Üzerine – Manifesto
Ben kitapta yer alan aşağıdaki satırları hayata dair bir manifesto olarak gördüm, yazımı bu kısımla sonlandıracağım;
Dik patikada ilerleyenlerin zirveye varamamasında şaşıracak ne var? Aksine, başarısız olsalar bile büyük işlere girişenlere saygı duy. İnsanın kendi gücünü değil, doğasının gücünü göz önünde tutarak bir işe girişmesi, yüce hedeflere ulaşmaya çalışması ve kendisine büyük bir cesaret bahşedilmiş kişiler tarafından bile başarılamayacak büyük işleri zihnen amaç edinmesi saygıdeğer bir davranıştır.
Böyle biri şunu ilke olarak benimsemiştir: “Ben ölüme ve komedyaya aynı yüz ifadesiyle bakacağım. Ben zorluklara, ne kadar büyük olurlarsa olsun, bedenimi cesaretle güçlü kılarak katlanacağım. Ben zenginliği, ona sahip olayım ya da olmayayım, aynı şekilde küçümseyeceğim, zenginlik başka bir yerdeyse üzülmeyeceğim, yanımda parıldarsa şımarmayacağım. Ben talihe, onun gelmesine ya da gitmesine aldırış etmeyeceğim. Ben tüm toprakları bana aitmiş, kendi topraklarımı da herkese aitmiş gibi göreceğim. Ben diğer insanlar için doğduğumu bilecek ve bu nedenle neselerin doğasına şükran duyarak yaşayacağım, zira doğa benim çıkarlarıma bundan daha iyi hizmet edebilir miydi? Sahip olacağım şeyi ne cimrilik edip koruyacağım ne de müsriflik edip dağıtacağım.
Bana iyice bahşedilmiş olandan fazlasına sahip olmam gerektiğine inanmayacağım. Yaptığım iyiliklerin sayısını ve ağırlığını hesaplamayacağım, sadece iyilik yaptığım kişinin değerlendirmesini önemseyeceğim, değerli birinin aldığı şey gözüme asla daha büyük görünmeyecek. Her şeyi bir kanıdan değil bilincimden hareketle yapacağım.(varsayımla değil, temeli bilgiye dayanan düşünce ile)
Benim için yemenin ve içmenin tek amacı doğanın ihtiyaçlarını karşılamak olacak, karnımı doldurup boşaltmak değil. Dostlarıma karşı güler yüzlü, düşmanlarıma karşı yumuşak ve hoşgörülü olacağım. Benden rica edilmeden, isteneni vereceğim ve ahlaken doğru olan talepleri olumlu karşılayacağım.
Dünyayı vatanım, üzerimde ve yanımda olup işlerimin ve sözlerimin yargıcı olan tanrıları da onun yöneticileri olarak kabul edeceğim. Doğa ne zaman nefesimi geri isterse ya da akıl onu serbest bıraksa, iyi vicdanımı ve iyi çalışmaları sevdiğime, benim yüzümden kimsenin özgürlüğünün en azından kendi özgürlüğümün kısıtlanmadığına tanıklık ederek yaşamdan göçeceğim. Bunları yapmayı ilke olarak benimseyecek, isteyecek ve deneyecek bir insan tanrılara doğru yol alacaktır, onlara ulaşmasa bile cüretkar bir girişimde başarısız olmuştur.
Hizmetler:Profesyonel Koçluk almak ister misiniz?
Soru ve görüşleriniz için; İletişim sayfasından ya da yorum kısmından bana ulaşabilirsiniz.