Camden – Primrose Hill Yürüyüşü

Geçtiğimiz aylarda Maggie Smith ve Alex Jennings’in oynadığı The Lady in the Van filmini izlemiştim.(bence herkes bayılmaz; ama böyle cins dostluk temalı filmleri çok sevdiğim için benlikti) Film Camden semtinde geçiyor. Hatta Gloucester Crescent filmdeki evin yer aldığı lokasyon. Fakat ben aylardır Londra’da olmama rağmen Camden’a gitmemiştim.

Bence Londra’ya 3-4 günlüğüne gelenler bu rotayı es geçebilir. Ama alternatif sevenler için bugün harika bir yürüyüş  rotası çıkaracağım. Özellikle havanın güzel olduğu bahar, yaz dönemiyse bence tadından yenmez.

King’s Cross

Ben rotama metro ile King’s Cross Station’a gelerek başladım. Harry Potter sevenler Platform 9 3/4’ü ziyaret edip fotoğraf çekebilir; ama epey sıra olabiliyor. 🙂

The British Library

Aslında yürüyüş rotamda The British Library yok, ama yüksek lisans sınav döneminde iki üç kez gidip ders çalıştığım bir lokasyon. Londra’da yaşayanlar ya da turistik olarak ziyaret etmek isteyenler için kısaca bilgi aktarayım;

Kütüphanede çalışma odalarına giriş yapabilmeniz için kütüphane kartı çıkarttırmanız gerekiyor. Öncelikle British Library web sitesinden online kayıt yaptırıyorsunuz, sonra kütüphanenin Register odalarında sıra numarası alıp basılı kartınızı temin ediyorsunuz. Kart o an çekilen fotoğraf ile basılıyor ve 3 yıl geçerliliği var.

St. Pancras

Hazır King’s Cross’a kadar gelmişken inanılmaz bir mimarisi olan St. Pancras binasını da fotoğraflayın derim. Kaç kere geçtiysem önünde fuşya tonlarında spor bir araba duruyor, fotoğraflık.

Regent’s Canal

Word On The Water

King’s Cross Station’dan sonra 10 dakika kadar yürüyüp Regent’s Canal’a varıyoruz. İlk hedefimiz buradaki ikonik kitapçı “Word On The Water”.

Kanal üzerindeki botlardan birinde yer alan kitapçı şimdiye kadar gördüğüm en güzel kitapçılardan biri. Aslında bottan yer aldığı için haliyle küçücük. Ama seçkin bir kitap çeşitliliği var, içinin dekorasyonu, müzikler, sahibinin tarzı, havanın güzelliğiyle kanalın yarattığı ambiyans her yönüyle çok sevdim.

Kitapçıda soluk aldıktan sonra istikamet kanal boyunca yürüyüp Camden’a varmak.(Lao Tzu’nun  bir kitabını aldım, okursam blog’a incelemesini aktaracağım)

Camden Market meşhur olduğu için yeme & içme opsiyonlarınızı oraya saklarsınız diye düşünüyorum. Fakat Camden’ı gezmeden sadece bu bölgede kalanlar için kanal kenarında The Lighterman isimli puanı ve yorum adeti yüksek bir gastro pub var.

Yine canal hizasında Camden yönünde sağda Granary Square taraflarında da yeme & içme alışveriş alanları mevcut. Yaz dönemi gidiyorsanız bu yıl açık hava sineması da vardı.(2023)

Camden yönüne devam ederken, Gasholder Park isimli yer de aynalı yapısıyla güzel bir atmosfer oluşturmuş.

Camden Town

Regent’s Canal’dan yaklaşık 20-25 dakika yürüyerek Camden’a varıyoruz. Londra’nın genel turistik atmosferinden tamamen kopuk bir yer diyebilirim. 🙂 Genç nüfus yoğunluklu, punk tiplerin cirit attığı, gürültüsü patırtısı bol, renk cümbüşü kaotik bir bölge.

Camden’da Görülecek Yerler

• Camden High Street
• Stables Market
• Camden Lock Market Hall
• Camden Lock Village Market
• Inverness Street Market
• Buck Street Market
• Camden sokak sanatları
• Amy Winehouse heykeli
• Chin Chin Labs(dondurma)
• Hans & Gratel (şekerleme vs.)
• Camden Stables Umbrella Street (renkli şemsiyelerin olduğu sokak)
• Camden Market Hawley Wharf
• Pirate Castle

Yeme içme için notlarımda olan ama denemediğim ek öneriler

• Andy’s Greek Taverna
• Season’s Mayfair
• Alexander The Great
• Purezza Camden
• Hache Camden
• World’s End Pub

Müzik

• KOKO(ünlü bir canlı müzik mekanı)
• The Dublin Castle yine ünlü mekanlardan
• Cecil Sarp House – folk müzik sevenlere
• Electric Ballroom – ikonik müzik lokasyonlarından biri daha

Primrose Hill

Rotamız Regent’s kanal hizasından 15 dakikalık bir yürüyüş ile Primrose Hill yönüne devam ediyor. Bu bölge bana Camden’ın tantanasından sonra resmen cennet gibi geldi. Sessiz sakin, şirin kafeler, dükkanlar, kitapçı, çiçekçi müthiş huzurlu bir alan.

Londra’nın En Renkli Sokakları yazısında da yazmıştım Chalcot Crescent ve Chalcot Square’de Londra’nın ünlü pastel, rengarenk evlerini görebilirsiniz.

Eğer havanın güzel olduğu bir döneme denk geldiyseniz Primrose Hill’deki büyük yeşillik alanda gün batımı izlemek revaçta olan eylemlerden biri. Regent’s Park’a da çok yakın olduğu için Regent’s Park’ın tadını çıkarabilirsiniz. Burada bir adet camii de var. Aynı zamanda London Zoo da yer alıyor. Fakat hayvanat bahçeleri bana çok çok itici geliyor. Gezeceğim bir yer değil.

Japon bahçelerine ilginiz varsa Regent’s Park’ın içinde The Japanese Garden Island’a yürüyebilirsiniz.

“Yok ben yürümelere doymadım” diyorsanız Primrose Hill’den sonra hiç Regent’s Park’a uğramadan 30 dakikalık bir yürüyüşle Baker Street’e gidip açıksa The Sherlock Holmes Museum’u gezebilirsiniz. Metroya da çok yakın olduğu için buradan sonra pertiniz çıkmıştır ve dinlenirsiniz diye düşünüyorum.:)

Bir başka harika güzergah da Camden’dan metro ile Hampstead’e geçmek. Çok sevdiğim ve detaylı yazdığım için şu an konuyu uzatmadığım lokasyonlardan biri.

Aslında Baker Street’ten Marylebone, Oxford Street’e uzanan keyifli bir rotam daha var. Ama sanırım başka yazının konusu. 🙂 Görüldüğü üzre Londra ya da çeşitli şehirlerden yürüyüş rotalarımın devamı gelecektir. Aşağıdaki içerikler de ilginizi çekebilir;

• Londra Yürüyüş Rotası: Trafalgar-Covent Garden ve Fazlası
• Soho Londra Yürüyüş Rotası
• Londra Gezilecek Yerler – 4 Günlük Rota
• Londra’nın En Renkli Sokakları
• Tower Bridge-St. Paul’s Katedrali
• Londra & Britanya İçerikleri (Index)

Hizmetler: Koçluk almak ister misiniz?

Soru ve görüşleriniz için; İletişim sayfasından ya da yorum kısmından bana ulaşabilirsiniz.