Bir Pazar Gününü Planlayın

Üstün Dökmen’den Öneriler yazısında bahsetmiştim, Üstün Dökmen bir konferansında “işe bir Pazar gününü planlayarak başlayın” demişti. “Yatacak mısın, o zaman ben bütün gün yatacağım” de.

Saat: 8:15, 

Aileme ve birkaç arkadaşıma telefonu 8:30’dan itibaren bir süre kenara bırakacağımı haber verdim.

Günlük 8:45-9:15

Günlüğümün başına geçtim. Normalde iki sayfaya düşürdüğüm sabah sayfalarını 5 sayfa yazdım. Yazacaklar birikmiş. Bıraksam daha yazarım gibiydi. 🙂

Günlerdir kaygı düzeyim çok yüksek seviyede. BELİRSİZLİK çemberiyle paralize olmuş haldeyim. Kendime hatırlatmaya çalışıyorum; hayat ne zaman belirliydi ki? Ama nafile. Her daim garantici, risk almadan hareket eden biri olarak hücrelerim yepyeni bir akışla karşı karşıya. Ve bu yeni durumlarla baş edemiyoruz. 🙂 Çok şükür ailem ve bazı arkadaşlarım var ki ara ara hizaya geliyorum. Sonra tekrar başa sarıyorum.

Instagram’ıma bakarsak her şey çok yolunda. 🙂

Tam da yukarıda “çok şükür” yazmışken, günlüğümün bir sayfasını şükrettiğim meselelere, bir sayfasını olumlamalara ayırdım. O esnada su içerken lezzettine vara vara içtim. Deriiiin bir nefes çekip omuzlarımı düşürdüm, gözlerimi kapattım. Geçmiş ya da gelecekte değil o an’da kaldım.

Meditasyon 9:15-9:45

Günlüğü yazarken bir yanda çok sevdiğim Om Ganesha’yı açmıştım zaten. Ama sonra youtube; I choose to live in love’a geçti. Yoga için matı serdiğimde bu müthiş mantra ve parçayı dinledim. Son günlerimin en meditatif anıydı.

Kuşlar gibi şarkı söylerim, ağaçlar gibi büyürüm

Aşkla yaşamayı seçiyorum.

Ben neşeyim, ben kolaylığım.

Artık korkmamayı seçiyorum, artık utanmamayı seçiyorum.

Ben ışığım, ben merhametim. Bu dünyada hafiflikle yürüyorum.

Yoga 9:45-10:45

Çok uzun zamandır düzenli yoga pratiğim yok. Dün Daily Yoga üzerinden çok kısa bir kök çakra seansı yapmıştım. Tamamına gücüm yetmedi. Bugün ise sacral çakra ile devam ettim. Ama bu kez tüm seansı kesintisiz tamamladım.

Dersten: “Bedeni onurlandırın. Şu an ne kadar yapabiliyorsanız olması gereken o.” “Hiç ilerlemiyormuşsunuz gibi geldiğinde yapmaya devam edin ve bedene güvenin. Ne yaptığını çok iyi biliyor.”

Bu cümleler aklıma Koçluk’tan “Zihnin bilmediğini beden biliyor.” cümlesini getirdi. Beden gerçekten o kadar muazzam bir düzenek ki, hafızası çok güçlü. Zihnin aksine beden hep iyileşmeye odaklı.

Mola 10:45-12:30

Yoga bittiğinde matı topladım. Akşamdan kalma bulaşıklar vardı onları yıkadım. Mini bir kahvaltı ettim. Ve kendime beni motive edecek, ilham verecek bir youtube videosu hediye ettim.

Alışveriş 12:30-14:00

Londra’da mini buzdolabım var. Tek kişi olduğum için genelde az az sık sık alışveriş yapıyorum.  Evin yakınlarındaki marketler bölgesine gidip yaklaşık bir haftalık bir alışveriş yaptım.(ASDA’ya gittim)

Giderken 20 dakika yürüdüm. Yüzde 99 sağlıklı şeyler aldım. Bu “bez çanta” konusu Türkiye’deyken çok kullandığım bir şey değildi. Çünkü pandemiden sonra resmen markete gitmez olmuştuk. Zaten hiç de sevmem. Ama Londra’da alıştım. Dönüşü otobüs ile yaptım. Burada kısa mesafelerde çift katlı otobüsleri seviyorum.

Kahvaltıda çok az atıştırdığım için döndüğümde mikrodalgada kumpir yanına da salata yedim. Mikrodalga hiç sevmediğim bir zımbırtı. Ama kumpir konusunu keşfettikten sonra bir tek patates için kullanıyorum. 🙂

Kumpir dediğime bakmayın: Herhangi boyutta patates, çatalla her yanını delik deşik edip 5 dakika mikrodalgaya atıyorum. Süre dolunca altı üste getirip bir 5 dakika da öyle pişiriyorum. Sonra eldeki malzemelerle karıştırıp afiyetle yiyorum.

Tez 14:00-16:30

Master’da tez dönemindeyim. Çeşitli sebeplerle ağır aksak ilerliyordu. Ağustos’u da yarılarken odağımı teze verebildim. Adım adım düşünüp hayata aylık gözle bakmayı hedefliyorum. 🙂 Yoksa tam bir kaos, kaygı havuzunun içine düşüyorum.

Tez hocamın ısrarla beklediği bir konu vardı onu hallettim. Biraz literatür tarayıp makale okudum. Zaman geçti bile.

Dizi & Uyku & Aile 16:30-19:00

Mola verip daha önce hiç izlemediğim “Gossip Girl’e başlayayım” dedim. Kafa dağıtmalık, çerezlik bir şeyler arıyorum. Burada da Türkçe altyazı seçeneği yok. İngilizce altyazıyla onu izlerken bir uyudum pir uyumuşum.

Uyanınca artık telefon perhizime son verip arkadaşlarımla yazıştım. Ailemle görüntülü konuştum. Ve yazımın başına geçtimmmmm.

Şu anda da saat 8’i geçiyor.

Akşam Planı

Aslında gündüz yeterince yoga yaptım ve akşam da yoga yapmak gibi bir amacım hiç yoktu. Ama youtube’daki şu yavaş sekans inanılmaz hoşuma gitti.(aşağıda) Muhtemelen 15 dakikamı buna ayırırım.

Mayıs başında Bath‘ta Jane Austen Müzesi’nden 5 yıllık bir günlük almıştım. Her akşam yatmadan iki üç cümle onu karalıyorum.(her sayfada 5 yıl için ayrılmış 3-4 satır var) Nasıl seviyorum bu günlüğü anlatamam. 🙂 Bence kıyafet almaktan çok daha mutlu ediyor beni.

Çok erken yediğim için sanıyorum bir şeyler atıştırırım. Ama hafif geçiştirmeyi planlıyorum.(süt, fındık, meyve gibi)

İki sayfa bile olsa kitap okuyacağım. Çok uzun zamandır roman okumuyorum. Yanımda da hiç yok maalesef. Ama sağlam bir roman okumayı çoooook özlediğimi fark ettim. Elimde olan kitaplarla yetineceğim.

Bu hafta Londra’nın top turistik olmayan bazı lokasyonlarına gitmeyi planlıyorum. Yeni yazılar yayınlayacağım. Belki haftalık içerik planlamamı yapabilirim.

Teze bugünlük yeteri kadar çalıştığım için kendime akşam için ek bir sorumluluk yüklemedim. Dizi, sosyal medya, kitap serbest stil ilerler. Tek isteğim erken uyumaktı. O da mümkün olmayacak sanırım.

Kısacası bol bol “ben” zamanı içeren, planlı, dikkat dağıtıcılar içermeyen, tekrar ağaçların rüzgarla kımıldayan yapraklarını fark edebildiğim, an’a gelebildiğim harika bir pazardı.

“Bir Pazar gününü planlayın.”

Biraz da siz kar(g)alayın!

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.