En İyi İnce Kitaplar

Bugün geçmişte okuduğum, dönem dönem blogda da bahsettiğim en iyi ince kitaplar ile ilgili yazacağım.(Kısalık göreceli olduğu için 150 sayfayı baz aldım)

İnce kitaplar okumak kolaya kaçmak mıdır? 🙂 Gerçek kitapseverler kitapları inceliğine, kalınlığına, kapak tasarımına göre ayırmaz muhtemelen. Ama altyapınızın olmadığı bir konuyu okumak ürkütüyorsa(örneğin; felsefe, sosyoloji vs.) kısa kitaplar iyi bir başlangıç olabilir. Sizi daha derin, uzun metinlere hazırlayabilir.

Gelelim okunması gereken kısa kitaplar listesine;

Kurgu Olmayan İnce Kitaplar

Mutlu Yaşam Üzerine ve Yaşamın Kısalığı Üzerine

Seneca’ ya ait bu iki metni hem ayrı basımlar olarak hem de İş Bankası Yayınlarından tek kitap olarak temin etmeniz mümkün.

Her iki metin için de daha detaylı yazılar yayınlamıştım. Yaşam, haz, erdem, zaman, içinde bulunduğumuz sistem üzerine epey düşündüren metinler. Hatta halihazırda istifa etmemiş olsaydım, Yaşamın Kısalığı Üzerine beni epey tetiklerdi. 🙂 Bu sebeple yazımın başlığını “Seneca Okuyup İstifa Etmek” diye atmıştım.

Yaşam başladığı yolu izleyecek ve bu rotada ne geriye akacak ne de duracak. Hiçbir kargaşaya yol açmayacak, çabucak akıp gidişi hiç dikkat çekmeyecek. Sessizce süzülecek. Ne bir kralın buyruğu ne de halkının yaygarasından ötürü kendini uzatacak; ilk günden başladığı gibi yolunda sapmadan ve gecikmeden ilerleyecek.

Dip

Açılışı istifa konusuyla yaptık oradan devam edelim. 🙂 Dip kitabı Seth Godin’in “Yaşamın hangi evrelerinde vazgeçmeliyiz, hangi evrelerinde vazgeçmemeliyiz?” konusunu irdelediği kısa bir eser. Ben okuduğum dönemde Türkçe baskısı yoktu, İngilizcesi’ni okuyup bloga aktarmıştım. Fakat şu an Profil Kitap tarafından yayınlanan Türkçe basımı mevcut.

The Dip Kitabı : Doğru Zamanda Vazgeçmek

“Vazgeçenler asla kazanmaz ve kazananlar asla vazgeçmezler.” Kötü öneri. Kazananlar her zaman vazgeçer. Sadece doğru zamanda doğru şeylerden vazgeçerler. 

Epiktetos – Kendisinin Efendisi Olamayan Hiç Kimse Özgür Değildir

En iyi ince kitaplar serisine yine bir felsefi metin ile devam ediyorum. Başucu eseri gibi hayatta sıkışıklık hissedilen anlarda okunabilecek kitaplardan biri. Bende Stoacılık üzerine bir merak uyandırmıştı. Kitapla ilgili detaylı bir yazı da yazmıştım;

Epiktetos – Kendisinin Efendisi Olmayan Hiç Kimse Özgür Değildir

“Bütün güzel şeyler yavaş büyür bir üzüm tanesi de, bir incir de. Bana bir incir istediğini söylersen ‘zamanı var bekle’ diye cevap veririm. Ağacın önce çiçekleri açacak, sonra meyveye duracak sonra da meyve olgunlaşacak. Zamanın kendine göre bir akışı vardır ve biz bir şeyler yapıyoruz zannederken bile ona tabiyizdir. Tohum mevsiminden önce gelişirse don olur, bütün emekler yok olur.”

Sokrates’in Savunması

Aslında Sokrates’in Savunması’nı okumadım Storytel üzerinden dinlemiştim. Ermiş’i dinledikten sonra, Mehmet Atay’ın seslendirdiği diğer kitaplara da göz atma ihtiyacı duydum. Ve Sokrates’in Savunması’nı dinledim. Eserin ne kadarı gerçekten Sokrates’in savunması ne kadarında eklemeler var bilmiyorum; ama kitapta Sokrates kendisini idama götüren davada savunmasını yapıyor. Çok kısa bir eser, Sokrates zeki bir adam ve bize aktarılan savunmasından anladığım kadarıyla daha fazla yaşamak da çok fazla umrunda değilmiş. Yaşamak uğruna değerlerini bir kenara bıraksaydı davadan kurtulup bir süre daha yaşardı. Ama buna gerek görmemiş. Yine de yüzlerce yıl sonra hala Sokrates ismini konuşuyorsak “ölüm” konusu çok farklı ele alınmalı. Onu yargılayan yargıçlar, dava eden adam yoklar şu an; ama Sokrates bir şekilde varlığını koruyor. 

“Atinalılar, belki de sizi ikna edecek uygun savlar bulamadığım için mahkum edildiğimi düşünüyorsunuz. Mahkumiyetten kaçınmak için her şeyi yapıp her şeyi söylemenin gerektiğine inansam haklı olabilirdiniz. Tabii ki öyle değil. Savlarımın eksikliğinden değil, küstahlık ve utanmazlığımın eksikliğinden, bir de benden büyük bir memnuniyetle duymayı beklediğiniz sözleri söylemediğim için mahkum oldum. Ağlayıp dövünmedim ve başkalarından duymaya alışkın olduğunuz, ama bana yakışmayan şeyler yapıp söylemedim. Buna rağmen, tehlike altında olduğumda özgür insanlara yakışmayan şeyler yapmam gerektiğine inanmadım ve şimdi de kendimi böyle savunduğum için pişman değilim. Kendimi şimdi savunduğum şekilde savunduktan sonra ölmeyi, yalvarıp yakararak ölümden kurtulmaya yeğ tutarım.”

Prokrastineyşın

Erteleme alışkanlığı ve çözümleri üzerine Timothy A. Pychyl tarafından kaleme alınan bir eser. Bu konuda sorun yaşayanlar(hemen hemen hepimizde az/çok vardır) okuyabilir.

Detaylı yazı: Erteleme Alışkanlığı İçin Kitap Önerisi

Dört Anlaşma

Don Miguel Ruiz’in spiritüel ve iz bırakan kitabı. Temel olarak;

  • Yapabildiğinin en iyisini yap
  • Varsayımda bulunma
  • Hiçbir şeyi kişisel algılama
  • Sözcüklerini özenle seç

Konularına değiniyor. Blogu ilk açtığım zamanlarda tıpkı bu yazı gibi Dört Anlaşma’yı da yazmıştım. Ama tekrar ele alıp güncelleyeceğim için link vermiyorum.

Ermiş

Halil Cibran tarafından kaleme alınan Ermiş, ince kitaplar serisinde en sevdiğim kitaplardan biri. Mehmet Atay’ın müthiş seslendirmesiyle iki kez dinledim. Hayata dair pek çok kavramı kısa kısa şiirsel bir anlatımla biraz da kutsal kitap etkisiyle tekrar yorumluyor. Blogda da uzun uzun yazmıştım. Ermiş Kitabı İncelemesi

“Konuştuklarınızın çoğunda düşünce yarı yarıya katledilir. Çünkü düşünce enginlerin kuşudur, kelimelerin kafesinde kanatlarını açsa da uçamaz.”

Savaş Sanatı

Sun Tzu’nun kült kitabı  M.Ö. 500 yılında yazılmış, ama 8. y.y.’a kadar sadece generaller ve hükümdarlar ulaşabiliyormuş. Aslında kitabı okuduğumda bayılmamıştım, ama şu an master yapıyorum ve özellikle strateji ile ilgili her konuda örnek olarak veriliyor. Bu sebeple bu kült eseri de en iyi ince kitaplar listesine aldım.

Mutlu Olma Sanatı

Kısa klasikler arasında yer alan kitapta Arthur Schopenhaeur 43 hayat kuralıyla yaşamın inceliklerine değiniyor. Bir çırpıda okunabilecek bir başucu kitabı. Daha önce Mutlu Olma Sanatı yazısını yayınlayarak acıdan kaçınmak, kıskançlık, sağlık, tatminsizlik, şükür gibi konularda kitabın sunduğu satır aralarına değinmiştim.  Arthur Schopenhaeur ile güzel bir tanışma kitabı diyebiliriz.

“Mutluluk kolay değil, içimizde bulmak çok zor, başka yerde bulmaksa imkansız.”

En İyi İnce Kitaplar
En İyi İnce Kitaplar

Kurgu İnce Kitaplar

Simyacı

Yazılan pek çok kişisel gelişim kitabının atası gibi bir roman bu sebeple en iyi ince kitaplar serisinde yer buldu. Simyacı’dan sonra Paulo Coelho’nun Veronika Ölmek İstiyor ve Hippi isimli kitaplarını da okumuştum. Simyacı’nın çapraz okumayla İngilizce versiyonunu da okudum. Kişisel hayat amacınızı bulmaya yönelik akıcı bir hikaye. Özellikle işaretler benim için çok kalıcı oldu; çünkü hayatımda da işaretlerin izinden gidip köklü değişiklikler yaptım.

Doğunun Limanları

Okuduğum ilk Amin Maalouf kitabı ve şüphesiz en sevdiğim diyebilirim. Hafızama bu kadar kazınmamış olsa tekrar okurum; çünkü 15 sene oldu; ama hala hatırlıyorum. Tarih ve aşkın harmanlandığı bir kitap. Sıkcı gibi başlasa da bir süre sonra hikayesiyle içine alacaktır.

“Hayat insana bıkkınlık verecek kadar uzun değil. “

Babil’in En Zengin Adamı

İnce kitaplar demişken Babil’in En Zengin Adamı’ndan bahsetmemek olmaz. 🙂

Kitap George S. Clason tarafından yazılmış. Genel olarak Babil zamanını ele alan hikayelerle finansal güce dair öneriler, kıssadan hisseler sunuyor. Toplamda 10 adet hikaye var. Yine yazısını yazdığım eserlerden;

Babil’in En Zengin Adamı

Yabancı

Albert Camus romanı. İki üç saatli bir yolculuk esnasında okuyup bitirmiştim. Toplumun dayattıklarının dışında bir davranış gösterdiğinizde başınıza neler gelebileceğinin kısa bir iz düşümü. Bu sebeple biraz rahatsız edici olsa da kült eserlerden biri.

Yeraltından Notlar

Dostoyevski okumaya başlamak ya da en azından bir kitabını okumak için ideal bir başyapıt. Güldüren, düşündüren, altı çizilecek pek çok satır barındıran, tekrar tekrar okunabilecek eserlerden biri. Aslında Beyaz Geceler’i de okumuştum, ama en iyi ince kitaplar yazısında yer vermeyeceğim.

“Baylar, yemin ederim, her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır; hem de tam anlamıyla, gerçek bir hastalık. Normal bir insanın anlayış gücü çok olmamalıdır. 19. yüzyıl aydınının payına düşen anlayışın yarısı, dörtte biri, hatta daha azı günlük yaşantımız için yeter de artar bile”

Hayvan Çiftliği

George Orwell’ın yazdığı kült kitaplardan biri. Hayvan Çiftliği’ni iki şekilde okumak mümkün. Hiçbir şey anlamadan, fabl ya da çocuk kitabı gibi okuyabilirsiniz. Gene de seversiniz. Ya da siyasi tarihle ilgili bir takım benzetmeleri düşünerek okur ve bambaşka bir tat alırsınız.

Örneğin kitapta bahsi geçen karakterler;

Oldmajor: Devrimin kıvıcımını yakıp görmeden ölen Karl Max.

Napoleon: Stalin

Alfabede sadece kendi ismindeki harfleri öğrenip otlardan ismini yazarak çiçeklerle süsleyen kapitalist tarafa kaçan koyun Mollie tam anlamıyla çiftliğin tikisi, Burjuva sınıfı

Boxer: Her otoriteye sorgusuz sualsiz bağlanan görev adamı.

Domuz Squeler: Bir nevi medya, hükümet sözcüsü. Aptallara olayların gerçek dışı yönlerini gerçekmiş gibi yutturan. Belki de hayvanlar içinde en nefret ettiğim.

Her şeyi şakşaklayanlar: İçimizde de bolca bulunan koyunlar.

Öteki dünyadan bahseden Moses: Din, cemaatler

Tabii bunlar hep yoruma açık bir konu sizin yorumlarınız daha farklı olabilir. Ama kitabın bu kadar düşündürmesi bile keyif veriyor.

Dönüşüm

İnce kitaplar yazısında Kafka’nın başyapıtını eklememek olmaz. Gregor Samsa karakteri ile ilgili dizilerde de pek çok kez göndermeler duydum. İlk cümlesi kitabı okuyan pek çok kişinin aklındadır. 🙂 Hayvan Çiftliği’nde olduğu gibi fabl, çocuk kitabı şeklinde okumak mümkün; ama otorite baskısı, ekonomik sömürü, duygusal yaşamın yok olması gibi konulara değinen beni de oldukça etkileyen bir eser.

Çavdar Tarlasında Çocuklar

Sarı kapağıyla aklımda kalan Jerome David Salinger eseri. İlginç bir dille yazılmış(sokak dili diyebiliriz) Ya çok seveceğiniz ya da hiç sevmeyeceğiniz bir eser. Anti kahraman Holden’ın cebinde metelik yokken bağış yapması, göller donduğunda ördeklerin nereye gittiğini merak etmesi, zekasına rağmen sistemle uyum sağlayamaması… Ben kesinlikle çok sevenler tarafındayım. Ama şiddetle eleştirildiğini de gördüm. 🙂

Satranç

İdefix’in açıkladığı verilere göre Stefan Zweig, Türkiye’nin doğusundan batısına en çok rağbet gören yazarlardan biri. Tabii bunda kitaplarının kısa öykülerden oluşması ve muhtemelen fiyatları ucuz olduğu için sipariş tutarı, ücretsiz kargo vs. gibi sebepler de etkili. Fakat bu Satranç’ın mükemmel bir öykü olduğu gerçeğini değiştirmez. 🙂 Bir iki saatte okunabilecek oldukça sürükleyici bir eser. Aynı zamanda yazarın son kitabı. Benim aldığım yayınevi kitabın girişine yazarın intihar mektubunu da eklemişti.(eşiyle birlikte intihar ediyorlar) Aynı yazarın saplantılı kelimesinin az kalacağı bir platonik aşkı konu aldığı Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu da en iyi ince kitaplar listesine alınabilir.

Bilinmeyen Adanın Öyküsü

Jose Saramago’nun 5 dakikada(abarttım kabul) okunabilecek kısacık öyküsü. Saramago tarzıyla tanışmak için okunması gereken kitaplardan biri. Fakat ben yazarın Körlük isimli eserinden çok etkilenmiştim. Dünya’ya dalga dalga körlüğün yayılmasını anlatan bir distopik roman.(filmi de var, izlemedim; ama iyi yorumlar okumuştum)

Aşağıdaki yazılar da ilginizi çekebilir;

Soru ve görüşleriniz için; İletişim sayfasından ya da yorum kısmından bana ulaşabilirsiniz.