Patanjali: 9 Hayat Öğretisi

Gonardiya ve Gonikaputra olarak da bilinen Patanjali’nin gerçekte hangi dönemde yaşadığı, kim olduğu tam olarak bilinmiyor aslında. Yoga’nın atası olarak geçiyor ve yoga sutralar ona atfediliyor. Yazımda “Ne Olduğunu Anlamak İstiyorsan Ne olmadığına Bak” kitabını baz alarak Patanjali ile ilgili 9 hayat öğretisine yer vereceğim.

Patanjali Öğretileri

1)Sen Zihnin Değilsin

Patanjali “zihnini kontrol eden her şey seni de kontrol eder” felsefesini savunur. Ona göre insanın ne olduğunu anlaması için önce ne olmadığını anlaması gerekir. Ki her ne kadar çoğu zaman karıştırsak da “ben=zihin” yanlış bir formül. Zihin sadece yaşadığımız şeyleri kaydeden bir parçamız.

Dolayısıyla, Patanjali ne olduğunu anlamak için zihnin blokajlarından sıyrılmamız gerektiğini savunur.

Örneğin küçükken kırmızı bir t-shirt giydin ve o gün en sevdiğin arkadaşın “bu renk sana hiç yakışmamış” dedi. Arkadaşının bu fikrini zihninde onayladığın takdirde aklında “bana kırmızı yakışmıyor” modifikasyonu oluşur. Aradan yıllar geçse de bu konu bilinç altında kayıtlı kalır. Değiştirilmediği sürece de öyle devam eder. 

Halbuki bu sadece bir modifikasyon ve dış etmen sebebiyle zihnin ürettiği bir tanımdır. Senin gerçeğini yansıtmaz.

Sonunda bakman gereken yere bakarsın, yani kendine. Aradığın şeyin başından beri seninle olduğunu görmen için zihninin susması ve içerinin sessizleşmesi gerekir. Çünkü zihnin aksine bilinç konuşmaz.

2)Sonlu Bir Şeyi Sonsuzmuş Gibi Algılama

Patanjali, cehaletin dört çeşidinden birini: sonlu bir şeyi sonsuzmuş gibi algılamak olarak belirtiyor. Hayatlarımızı hiç sonu gelmeyecekmiş gibi yaşıyoruz. Halbuki kendi hayatımız bu geçiciliğin ispatı.

Yıllar önce belki bir olaya uzun süre üzüldük ve aylarca kendimize gelemedik; ama şu an o olay bizde aynı etkiyi yaratmıyor. Eskiden “onsuz yapamam” dediğimiz pek çok şey muhtemelen şu an hayatımızda yok. Konuyu basitleştirirsek çocukken her gün izlediğimiz çizgi filmleri artık aramıyoruz. Lisede aynı sırayı paylaştığımız ekürilerimizle artık görüşmüyoruz. Ve muhtemelen güncel hayatımızda bizim için artık vazgeçilmez olduğunu düşündüğümüz başka şeyler var.

Kalıcı olan senin içindeki öz halindir. Bir şeyin başı varsa mutlaka sonu da olacaktır. Değiştin ve değişmeye devam ediyorsun. Sonluya bakarak sonsuz olanı bulamazsın.

3)İyi ve Kötü Her Şey Geçicidir

Yalnızca Yavaşladığında Görebileceğin Şeyler kitabının şu kısmı aklımda kaldı;

Budha öğretisini test etmek için iyi bir yöntem var: En rahat ettiğiniz duruşta yarım saat sabit şekilde durmaya çalışın. Bu rahat duruşun bir süre sonra çok rahatsız bir hal aldığını fark edeceksiniz. Dünyanın en rahat duruşu dahil olmak üzere her şey geçicidir.

Patanjali felsefesinde de; geçici olan şeylerden elde edeceğimiz mutluluğun da geçici olacağı savunulur. Kimse, hiçbir şey seni tam olarak mutlu edemez. Gerçek mutluluk içeriden gelen bir haldir, dışarıdan, geçici olandan değil.

Sen “o yazı özledim” diye düşüncülere dalarsın; fakat sorun mevsimde, insanlarda ya da olaylarda değildir. Sorun senin kalıcı olanı bulamayacağın bir yerde aramanda. Kendin sürekli değişirken ne seni kalıcı mutluluğa götürebilir ki? Deneyimle ve gör. İyi dediğin de geçici, kötü dediğin de. Hayat sürekli bir değişim içinde. Sevdiğin de geçici, sevmediğin de. Sen sürekli değişiyorsan gerçekte değişmeyen ne? 

4)Her Şeyi Bırak

Patanjali diyor ki; “Her şeyi bırak, ancak her şeyi bıraktığında gerçekte ne olduğunu görebilirsin.” Aklıma Yoda’nın; “Kendini, kaybetmekten korktuğun her şeyden vazgeçmek için eğit.” sözü geliyor.

Fakat arzular, hırslar ve meta dünyasında her şeyden vazgeçmek kısa bir kitaba ya da yazıya sığdırılamayacak kadar çetrefilli; belki de bir o kadar da ütopik bir konu.

Patanjali öğretisine göre insan arzudan arzuya koştukça tamamlanma ve aydınlanma hissini bir türlü yaşayamaz ve özüne ulaşamaz.

Patanjali: 9 Hayat öğretisi
Patanjali: 9 Hayat öğretisi

5)Enerjini Neye Harcadığına Dikkat Et

Patanjali’ye göre enerjini hangi nitelikteki objeye yönlendirirsen o niteliği kendinde uyandırırsın. Aslında burada obje olarak sadece cansız nesneler değil, bedenle özdeşleştirdiğimiz insanlar da kastedilmektedir. İnsanın kendisi zihni değildir, evet; ama bedeni de değildir. Zaten bu sebeple ikinci madde yani, “sonlu bir şeyi sonsuzmuş gibi algılama” maddesinde bedenimiz sonludur. Fakat senin özün kalıcı yani sonsuz olarak tanımlanır.

Enerjini hangi nitelikteki objeye yönlendirirsen o niteliği kendinde uyandırırsın. İnsan kiminle, yani hangi nitelikteki obje ile vakit geçiriyorsa konuşması ve davranışları ona benzer. Hoşgörülü insanlarla vakit geçirirsen senin için hoşgörü normal olandır. Çok kavgacı insanlarla vakit geçiriyorsan şiddet sana normal gelebilir. 

Nelerle, kimlerle vakit geçiriyorsan enerjin onlara benzer. Örneğin interneti bütün sana faydası olmayan şeyler için kullanıyorsan bu seni tembelliğe sürükleyecek(tamasik) bir objedir. İnterneti belirli bir süre zarfında sende bir şeyler uyandıran bilgileri almak için kullanıyorsan bu rajasik, yani seni harekete geçiren bir objedir. 

Objenin var olmasının esas amacı senin onunla yaşadığın deneyim aracılığıyla yaratıcılığın özünü kavramandır. Farklı niteliklerdeki objelerle deneyimler yaşayarak kendi özünü de anlarsın. 

6)Arzularını Kontrol Et

Aslında tıpkı Patanjali gibi pek çok filozof ve dini öğreti arzular, hazlar, erdemler konularına değinir. Basit bir telefonun bile bizi ne kadar kontrol ettiğinin farkında mıyız?

Bir şeyi istemek de istememek de arzudur. İnsan objeyi kontrol ettiğini sansa da aslında objenin insan üzerinde kontrolü vardır. Örneğin kahveyi seviyorsak kahve kokusunu duyduğumuzda kahvenin olduğu yere çekiliriz. Yani kahve gibi önemsiz bir objenin bile bizi harekete geçirme gücü vardır. 

Düşünün ki bir kahve bunu bize yapabiliyorsa hayatımızda çok daha büyük gücü olan objeler bize neler yaptırabilir? Birine aşık olursun ve kendini onun peşinde dünyanın başka bir ucunda bulursun. Bir arabayı o kadar istersin ki gece gündüz çalışıp onu almak için para biriktirirsin. 

Dolayısıyla hayatın kontrolünü ele almak için öncelikle arzuları kontrol etmek gerekir.

7)Pratiğe Kendini Ada

Patanjali felsefesine göre; insan enerjisini neye verirse içinde o nitelikler tezahür eder. Hayal etmediğimiz ya da aklımızdan geçirmediğimiz şeyleri başaramayız genelde. Ama sadece düşünsel boyutta kalarak da bir yere varamayız.

Yürüdüğün yolu oluşturan şey pratiktir. Sen pratikle bir adım attıkça ancak o zaman yolun devamı kendisini gösterir. Yani pratik yoksa zaten takip edilecek bir yol da yoktur. Pratik seçim yapmak demektir. Çaba göstererek tüm bu eylemler sonucunda huzur dolu bir duruma ulaşmak içindir. Eğer bu seçimi yaptıysan pratik ara vermeden samimi ve içten bir bağlılıkla uzun süreli bir bağlılıkla uygulandığında sıkı köklere sahip sağlam bir temele dönüşür. Bu noktada adanmışlıkla karşılaşırız.

Bazen hayatım yolunda gitmediğinde duygularıma değil eylemlerime yönelmeye çalışıyorum. Eylemlerimi düzelttikçe ve geliştirdikçe duygu durumumun da o pratikleri takip edeceğine inanıyorum ve öyle de oluyor.

8)Kararlı Ol

Hamlet’te “Kendi kendimize verdiğimiz sözü tutmak, en çabuk unuttuğumuz şeydir ne yapsak.” cümleleri geçiyor. Büyük haksızlık değil mi? Tutamadığımız sözlerle pilimizi ne denli harcadığımızın ve ne kadar yorulup yıprandığımızın farkında mıyız?

Patanjali kararlı olmanı söyler. Çünkü böyle olmadığın takdirde içinde o ateş uyanmaz. Bazı insanlar sürekli sigara ya da başka bir şeyi bırakırlar; ama iki ay sonra tekrar başlarlar. Öyle ki artık sigarayı bırakacaklarına dair kendilerinin bile bir inancı kalmamıştır. Temel sağlam olmadığında kişi zaman içinde kendi pratiğine olan inancını kaybeder ve belli bir yere gelene kadar inanç çok önemlidir. 

Yolun başında seni o yolda tutacak en önemli şeylerin biri inançtır. Daha yolun başında inancını kaybedersen zaten bu kadar adanmışlık gereken bu yolu yürümen mümkün olmaz. 

En sevdiğim maddelerden biri buydu. Zaman zaman “başla bırak, başla bırak” bir şeyleri yarım bırakıp duruyoruz. Bu durum en inanmamız gereken şeylerden biri olan öz inancımızı sarsıyor. Omuzlarımızı düşürüyor. Şüpheye ve istek kaybına yol açıyor.

Aşabilmek için bizde tekrar inanç uyandırabilecek bazı küçük eylemlere tutunmak faydalı olabilir. Örneğin kendi kendine çok basit bir eylem için söz ver, “bir yıl boyunca her sabah kalkar kalkmaz bir bardak su içmek” gibi. Ve o sözü tut. Bu bile kendine olan inancını delicesine canlandıracaktır. Bir eylem, bir diğer eylemi peşinden sürükler.

9)Fiziksel Durumunu Güçlendir

Bu maddeden önce yoganın 8 basamağını yazalım;

  1. Yama: Ahlak kuralları, öz çalışmalar, kötü olandan arınma
  2. Niyama: Kişisel pratik, olumlu olanı güçlendirme
  3. Asana: Fisiksel duruşlar
  4. Pranayama: Nefesin ve prananın kontrolü
  5. Pratyahara: Duyuların denetimi
  6. Dharana: Konsantrasyon pratiği
  7. Dhyana: Meditasyon
  8. Samadhi: Aydınlanma

Kişinin asana basamağından sonra gelen basamakları uygulayabilmesi için fiziksel olarak sağlam, dengeli ve rahat olması gerekir. Meditasyonda oturması gereken kişi bu sağlam duruşu bulamadığı takdirde istemese de dikkatini meditasyona vermek yerine bedenine verecektir.

Patanjali asana basamağına çok önem verir. Yoga felsefesinde fiziksel ve zihinsel beden ayrı bedenler olarak geçse de bunlar iç içe geçmiş bedenlerdir. Birinde olandan diğeri de etkilenir. Fiziksel beden sana her an zihninde ne yaşandığını gösteren inanılmaz bir anahtardır. Üzerinde çalıştıkça zorlandığın, sıkıştığın, korktuğun yerleri görürsün. Bunlar aslında zihninde sıkıştığın, hayatta zorlandığın alanlardır. Pratik anında hissettiğin korkular senin içinde var olan korkulardır. Ve iç içe geçmiş olmaları nedeniyle sen fiziksel alanda çalıştıkça zihinsel olan da rahatlamaya ve dengelenmeye başlar. 

Asana öyle muhteşem bir aynadır ki artık içeride olanı somut olarak görebileceğin bir şey vardır. Yoga yapanlar şunu yaşar; insan yapamadığı asla yapamayacağını düşündüğü bir asanayı yaptığında ortaya inanılmaz bir inanç çıkar. Başkası için çok küçük bir şey olabilir bu, ama onun için bu içerideki bir konunun üzerinden gelmektir. Ve içeride yer açıldıkça insan daha sakin, daha derin, daha rahat nefesler almaya başlar. Çünkü duruşu artık o hale gelmektedir. 

Korktuğun bir pozu korkarak bile olsa denemek, bir insanın içinde elleriyle örtüğü taş taş olan duvarları yıkmaya başlaması demektir. Artık yıkım başlamıştır ve o duvarın ardında ışık gözükür. Tek bir hareket bir insanı bir yerden bambaşka bir yere taşır. 

Yoga disiplininde süreklilik sağlayabildiğim dönemde bunu pek çok pozda hissettim. Özellikle ilk kez baş üstü pozlarda dengeyle durabildiğimde kendimi “her şeyi başarabilecek” güçte hissetmiştim. Çünkü bunlar benim gözümde çok büyüttüğüm pozlardı. Bunu başardıktan sonra insanın zihninde yeni bir modifikasyon oluşuyor; “düzenli pratik sağlayıp kendimi adarsam istediğim başka şeyleri de başarabilirim.”

Hizmetler: Koçluk almak ister misiniz?

Aşağıdaki yazılar da ilginizi çekebilir;

Soru ve görüşleriniz için; İletişim sayfasından ya da yorum kısmından bana ulaşabilirsiniz.

3 Replies to “Patanjali: 9 Hayat Öğretisi”

Biraz da siz kar(g)alayın!

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.